E-posta Pazarlama

Toplu Mail Gönderiminde Dikkat Etmeniz Gereken 4 Psikolojik Unsur

3 minutes

Toplu Mail Gönderiminde Dikkat Etmeniz Gereken 4 Psikolojik Unsur

Biz farkında olsak da olmasak da insan zihni, sürekli olarak çalışan ve dış uyaranlara tepki gösteren güçlü bir makine gibi çalışır. İnsanın beyni yapısal bağlantılarından dolayı gördüğü veya okuduğu her şeye istemsizce duygusal tepkiler verir. Teknoloji devi Microsoft’un araştırmasına göre, çağımızda bir bireyin dikkat süresi yalnızca 8 saniye sürüyor. Bunu göz önünde bulundurarak, e-postaların duygularımıza hitap edecek bir şekilde yazılması ve dikkat çekecek harekete geçirici özelliklerinin bulunması gerektiğine sonuna kadar

inanıyoruz.Eğer duygu süzgecinden geçmezse kullanıcıların hikayenizi okuma ihtimali fazlasıyla düşer. Aşağıda sizinle paylaştığımız uygulaması son derece basit olan psikolojik ilkeler yardımıyla e-posta abonelerinizle yakın ve kalıcı ilişkiler kuracağınıza inanıyoruz.

1) Renk Psikolojisi

Renkler, psikolojik açıdan insan zihninde uyandırdığı tepkiler ile e-posta pazarlama faaliyetlerinde oldukça kritik bir bileşen. Geçmişten günümüze pek çok araştırmanın da kanıtladığı üzere renkler, duygusal tepkilerimizi ve ruh halimizi derinden etkiliyor. Bununla birlikte yapılan çalışmalar bazı renklerin bazı duyguları uyandırdığını ortaya koyuyor. Örneğin kırmızı renk kendini göstererek “beni al” diyorken aynı zamanda, enerjik bir hisler de uyandırır. Yeşil rahatlamaya teşvik ederken, mavi güvenilirliği ifade eder.

Renklerle eşleşen renkleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kırmızı: Enerjik (Kalp atış hızını artıran.)
  • Turuncu: Agresif (Eylem teşvik eden)
  • Mavi: Güvenilir (Güvenliği çağrıştıran )
  • Yeşil: Rahatlatıcı (Zenginliği ifade eden)
  • Sarı: İyimser ve Genç
  • Pembe: Romantik ve Kadınsı
  • Siyah: Güçlü ve Net (çoğunlukla lüks ürünlerde kullanılan)
  • Mor: Sakinleştirici ve Dinlendirici

2) Görsellerin Psikolojisi

Bir e-postanın kullanıcı tarafından açılması sevindirici bir adımdır ancak markanızla etkileşime girmesi için asla %100 yeterli değildir. Bilindiği üzere okuyucuların %80’i e-postalara sadece göz gezdiriyor. 2008’de yapılan bir psikoloji araştırması, ilgili içeriklerde bir insan görseli eklenmesinin, beyindeki “fusiform” yüz alanını cezbettiğini ortaya koymuştur. Beynin bu alanı, duygusal tepkilerin işlendiği özel bir yerdir. Araştırmaya göre, yüzlerin psikolojimize etkisi, insanlara yönelik izlenimlerimizin yanı sıra, kime yardım edeceğimiz, kimle iş yapacağımız, kimi randevuya çıkarmayı tercih edeceğimiz gibi davranış şekillerimizi de gösteriyor.

Bir e-posta kampanyası için görsel seçerken, dikkat çeken görsellerin seçiminde özen gösterilmeli ve istenen duygusal tepkiye teşvik edilmelidir. E-postanızda bir eylem çağrısına değinmek için, insanları harekete geçirecek görsel ipuçları kullanmanız sizi kullanıcıların karmaşık gelen kutularında bir adım öne iter. Size önereceğimiz aklınızda tutmanız gereken iki görsel işaret türü var:

Açık: Görünür olanlar, harekete geçirici mesajı (CTA) vurgulayan resimlerle oluşturulan imgelerdir.

Kapalı: Az belirgin, harekete geçirici mesaja bakan bir kişinin fotoğrafı olabilir..

3) Hedefleme ve Kişiselleştirme 

Bundan artık kesinlikle eminiz ki, kişiselleştirilmemiş e-postalar bireyin duygularına hitap etme yeteneğinde çok yetersiz kalıyor ve e-posta servisleri de artık bu gerçeğin farkına varmaya başlıyor.

Experian Marketing Services, kişiselleştirilmiş e-postaların 6 kat daha yüksek işlem oranı sunduğunu ve kişiselleştirilmiş konu satırlarının %26 daha yüksek bir açılma oranıyla sonuçlandığını tespit etti. Aberdeen, kişiselleştirilmiş e-postaların tıklanma oranlarını %14, dönüşüm oranlarını %10 artırdığını açıkladı.Tüm bu verilerle beraber demografi, geçmiş satın alımlar ve lokasyon gibi mevcut tüketici verilerini kullanmak, kullanıcılara kişiselleştirilmiş bilgiler sunmanıza yardımcı olur. Mevcut müşteri verileri de ayrıca, segmentasyon işlemlerinizde, abonelerin  artan sadakat ve ilgililik düzeyleri sayesinde e-postalarınızın açılma oranlarını ve marka etkileşiminizi artırmaya yardımcı sağlam temeller kurar.

Sendpulse tarafından yapılan bir ankette, konu satırı ilginç olduğunda abonelerin %62‘si e-postaları okuyor; ayrıca abonelerin %50’si e-postaların gönderim sıklığı yerine içerikle daha fazla ilgileniyor.

4) Sınırlılık ve Az Bulunurluk

Tüketicilere “Sınırlı sayıda… Kısa bir süre için…” gibi mesajlar verdiğimiz kıtlık bilinci dediğimiz e-postalar birçok pazarlamacı açısından kullanışlı olabilir. Bu noktada aklımıza direkt olarak FOMO kavramı da geliyor. “Fear Of Missing Out” yani Eksik Kalma Korkusu… Hiçbir tüketici cazip bir anlaşma karşısında kendini diğer tüketicilerle kıyasladığında göz önündeki değerlerden yoksun kalmak istemez.

Kısıtlı miktarda cazip bir imkanlar yaratarak müşterilerinizin  kıtlık bilincini harekete geçirebilir veya zamana duyarlı tekliflerinizle kitlenizi satın almaya teşvik edebilirsiniz Ancak unutmayın ki, bu psikolojik taktiğin aşırı kullanımı, uzun vadede etkisiz veya inandırıcı olmayan pazarlama stratejilerine sebep olabilir.

Sonuç olarak, İnsan zihninin çalışma şekline hakim olmak ve bu zihin hareketlerine dokunmak, markanız için son derece etkili e-posta pazarlama kampanyalarını yaratmanıza olanak sağlayacaktır. İnsan psikolojisinin derinlerinde karar mekanizmalarını tetikleyecek ve onları duygusal yönden etkileyerek satın almaya teşvik edecek sonsuz denklemler var olsa da, abonelerinizin gelen kutusunda sizi rakiplerinizden farklılaştıracak bu temel psikolojik adımları e-posta kampanyalarınıza uyarlamanızı kesinlikle tavsiye ediyoruz.

Yayın tarihi:

4 Ara. 2017

tr

1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars
Loading...
Ortalama Değerlendirme: 0/5
Toplam Oy Sayısı: 0
Paylaş:
Twitter